Libyalı araştırmacı, siyasi analist ve akademisyen Yusuf el-Bahbahi, 7 Ekim’deki Aksa Tufanı’nın “unutturulmaya çalışılan” Filistin davasını yeniden dünya gündemine taşıdığını ve “İsrailli kurban – Filistinli saldırgan” söylemini yerle bir ettiğini belirtti.
Libya Lisansüstü Çalışmalar Akademisi Öğretim Üyesi Bahbahi, Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı Aksa Tufanı ile İsrail’in Gazze Şeridi’ne karşı sürdürdüğü 16 bine yakın Filistinlinin öldürüldüğü saldırılara dair AA muhabirine değerlendirmede bulundu.
Aksa Tufanı’nın, uluslararası arenada görünürlüğünü yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Filistin meselesini yeniden dünya gündeminin birinci sırasına taşıdığını söyleyen Bahbahi, “Bugün uluslararası toplum Filistin’e ve halkına hak ettiği ilgiyi gösteriyor.” dedi.
Batılı ülkelerde düzenlenen Filistin’e destek gösterileri “harika bir insani portre”
İsrail’in Gazze Şeridi’nde işlediği suçlara karşı dünyanın dört bir yanında düzenlenen protestolara işaret eden Libyalı analist, özellikle bugüne kadar “İsrail’in Filistin terörizminin kurbanı” olduğu söyleminin kabul gördüğü ülkelerde düzenlenen Filistin’e destek gösterilerini “harika bir insani portre” olarak tanımladı.
Libyalı siyasi analist Bahbahi, şunları kaydetti:
“Güvenilir ve kardeş İsrail toplumu ile onu ortadan kaldırmak isteyen tehlikeli güçler söylemi geçmişte kaldı ve bugün artık bu tablo değişti. Bunu değiştiren 7 Ekim sonrasındaki olumlu gelişmelerdir. Filistin anlatısı bugün artık gerçek haliyle olması gerektiği gibi. Bir diğer önemli konu ise İsrail’in yıllardır ‘Yüzyılın Anlaşması, Abraham Anlaşmaları, Toprak Karşılığı Barış’ söylemlerini kullanarak örtbas etmeye çalıştığı Filistin meselesinin yeniden dünya gündemine getirilmiş olmasıdır. Zira İsrail sistematik bir şekilde bu sloganları kullanarak Filistin’in sorunlarını görünmez kılmayı ve bir iç mesele haline dönüştürmeyi hedefliyordu.”
Hamas’ın yok edilmesi direnişin sonu demek değil
Libyalı araştırmacı Bahbahi, İsrail’in kendisini bölgede “denge unsuru” olarak kullanan bazı ülkelerin desteği sayesinde Orta Doğu’da siyasi genişlemeye devam ettiği sırada, Aksa Tufanı’nın Filistin’de bir halkın ve haklı bir davanın varlığını tüm dünyaya hatırlattığını vurguladı.
Bahbahi, Hamas’ın yok edilmesinin direnişin sonu anlamına gelmeyeceğini belirterek, şöyle konuştu:
“Hamas her an yok olabilir de, ancak çok iyi biliyorlar ki 16 bin insanın öldürülmesi, yeni bir direniş neslinin doğumuna sebep olacaktır. 1987 öncesinde Hamas yoktu, o zamanlar bilinmeyen bir hareketti. Aynı şekilde İslami Cihad ve Kudüs Seriyyeleri de öyle, yani direniş kendi örgütlerini üretiyor.”
Filistin meselesi çözülmeden bölgede güven ve barışın sağlanamayacağının bir kez anlaşıldığını belirten Bahbahi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşgal devam ettiği sürece, direniş var olmayı sürdürecektir. Buna ilişkin elimizde örnekler var; Cezayir direnişi yıllar boyu sürdü. İşin gerçeği şu ki, kan kanı getirecektir. Direniş var olmayı sürdürecektir. Bölgede istikrar ve güven ancak Filistin sorununa tarihi, toprağı ve halkının temsil edildiği bir çözüm üretilmesi koşulunda sağlanabilir.
İsrail, Gazze’ye saldırılarının hedefinin Hamas’ın yok edilmesi olduğunu açıklarken, diğer taraftan ABD’nin Hamas’ın kökünün kazınmasının ardından Gazze Şeridi’ni Filistin yönetimine devretme planları konuşuluyor. Ancak anlamadıkları nokta direnişin Hamas ile bağlantılı olmadığıdır. Direniş, işgali reddeden bir halkın varlığıdır.”
İslam ve Arap dünyası gerekli duruşu sergileyemedi
Filistin ve Gazze’de yaşananların bir soykırım ve etnik temizlik olduğunu vurgulayan Libyalı analist Bahbahi, “İsrail’in sistematik saldırganlığı ve yıkım politikası karşısında Libya dahil Arap dünyasının tepkisinin kınama, talep ve itirazı aşamadığı” eleştirinde bulundu.
Libyalı siyasi analist, ülkesi ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesine katılan 58 ülkenin saldırılar karşısındaki tepkilerinin “asgari düzeyde kaldığı, özellikle de zirvenin gerekli desteği sağlamadığı” değerlendirmesinde bulundu.
Orta Doğu tarihinin, bugün İsrail’in Gazze’ye uyguladığı vahşi soykırımın bir eşine tanıklık etmediğini dile getiren Bahbahi, bunun, İsrail’in normal bir devlet değil, yerleşimci-sömürgeci bir oluşum olduğuna dair temel kanıyı doğruladığını belirtti.
“Libyalılar için bu, kutsal nitelikte sayılabilecek bir davadır”
Libyalı araştırmacı Bahbahi, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarının “Libya halkının Filistin meselesiyle tarihsel bağı göz önüne alındığında, tüm bölge düzeyinde ve özellikle Libya üzerinde çok büyük yansımaları olacağını” belirtti.
Bahbahi, “Filistin meselesi, 1948’de Filistin’deki savaş cephelerine maddi veya manevi destekle katılan Libyalılar için işgalci bir devlet ile işgal altındaki bir halk arasındaki çatışmanın çok ötesinde, kutsal nitelikte sayılabilecek bir davadır.” dedi.
İsrail saldırılarının etkilerinin ve yansımalarının uzun vadeli olacağını vurgulayan Bahbahi, siyasi istikrarın olmadığı yerde güvenliğin de sağlanamayacağının altını çizdi.